FARELER VE İNSANLAR

Tarif edilemez bir dostluğun hikayesi nasıl olur da sakıncalı bulunur, aklım bir türlü almıyor. Şeker Portakalı'ndan sonra protestoma Fareler ve İnsanları okuyarak devam ettim. İçim rahat, mutluyum.


Sığ düşünce yapısına sahip bazı insanların bulundukları "makamları" nasıl da hak etmedikleri ve birilerinin sayesinde oralara gelmiş oldukları ayan beyan gözüküyor. Bu durum beni çok üzüyor. Neden her işin ehli, işinin başında olmuyor...
Çok canım sıkılıyor. Elimden yapacak bir şey gelmiyor. Böyle anlarda kendimi çok mutsuz hissediyorum. Aslında bu durum bir ara beni depresyona doğru götürüyordu. Sonra bir durup, olup bitene baktım. Benim depresyonum hiç birşeye çözüm olmayacak. Titredim ve kendime geldim. Elimden gelen bir kitabı okumak ve onu yazmak mı? Okudum ve yazdım. Durumun farkında olmayan birine farkındalık kazandırmak mı? Elimden geleni yaptım, yapıyorum. İşte denize geri atılan yıldız hikayesindeki gibi bir kişiye faydam dokunursa ne mutlu bana.
Gelelim Fareler ve İnsanlara. Tüm insani duyguları ön plana çıkaran, eşsiz bir dostluğu gözler önüne seren romanımız ibretlik bir hikaye barındırıyor içinde.
Örümcek kafalarda ne insaniyet, ne birlik, ne beraberlik düşüncesi kalmadığı için hikaye elbette sakıncalı görülecek.
Ben de ne bekliyordum ki; bilmiyorum!

Duygu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GECENİN IŞIĞI - ŞEBNUR ALTIN