Her yıl Hıdırellez heyecanı bir hafta öncesinden sarar beni. Kardeşlerime "5 Mayıs gecesi yazıyoruz dilekleri değil mi" diye her sene sormadan edemem. O günü atlayacağım, dileklerimi yazamayacağım diye ödüm kopar. Benim için çok ayrı bir yeri vardır Hıdırellez'in. Ayrı bir seremonidir. Çocukluğumuzda Nurcan hala mahallede Hıdırellez ateşi yakar akşam ezanıyla birlikte ateşin üzerinden atlanır; tüm nazarların, kötülüklerin, hastalıkların, şanssızlıkların o ateşle birlikte yanıp gittiği, yok olduğu düşünülür. Tüm güzelliklerin, iyiliklerin, bolluk-bereketin, şansın hayatımıza girdiği kabul edilir. Koşarak eve gelinir, herkes önce kendi için - önce can sonra canan :) - sonra aile içindekiler ve daha sonra çevredekiler için beyaz, temiz sayfalara dilekler yazılır, içine ufak bir para da sıkıştırılıp gül ağacının altına ya da balkondaki saksıların dibine konurdu. Sabah kalkıp koşa koşa dileklerin yanına giderdik, altına üstüne bakardık bir değişiklik