İYİ DİNLEYİCİ

"Susmak güzel bir erdemdir, isterseniz bu konuyu sizinle saatlerce konuşabilirim." der büyük düşünür, büyük yazar
George Bernard Shaw

“Beni dinlemiyorsun” diye bağırdı adam karşısındakine, diğeri ise sakin bir şekilde “dinliyorum” dedi başını kaldırmadan baktığı ekrandan.  “Laf göze anlatılır duvara değil” dedi adam.  Bu sözle irkilmişti diğeri; özür diledi, ekranı kapattı ve adamın gözlerinin içine bakarak onu “dinlemeye” başladı.


Çoğumuzun başına gelmiştir yukarıdaki durum. Ne kadar can sıkıcı değil mi, birinin siz konuşurken sizi dinlememesi ve dikkatinin başka yerde olması.

Küçük kız koşarak annesinin yanına geldi ve “Anneciğim, ben çok iyi bir dinleyici olacağım, hangi müziği dinlesem acaba diyerek” müzik albümlerini karıştırmaya başladı. Annesi şaşkın, bu da nereden çıktı diye kızının yanına çömeldi. “Anneciğim, öğretmenimiz iyi bir dinleyici olmamız gerektiğini, olmazsak ilerde sıkıntı çekeceğimizi söyledi de” dedi. Annesi gülümseyerek,”iyi bir dinleyici olmanın müzik dinlemekle en azından öğretmenlerinin söylediği anlamda olamayacağını” söyledi.
“Bak kızım, örneğin babanla sohbet ederken hep bir aradayız değil mi?”, “hıhı” diyerek başını salladı kız. “Baban konuştuğu zaman ben onu dikkatle dinlerim, sürekli ona bakarım, onu anladığımı ifade eden hareketler yaparım, sence ne yaparım?”, “Başını sallarsın” diye atıldı küçük kız. “Aferin” dedi annesi sevgiyle okşadı başını. “Sonra babanın söylediklerini bazen tekrar ederim, eğer yapacağımız işlerden bahsediyorsak bazen not defterime not alırım” “Eveeeet “diye zafer edasıyla bağırdı küçük kız. “Ben de öğretmenim ödev verirken not alıyoruuuuum” dedi büyük bir iş yaptığını ifade ederek. “Bravo” dedi annesi. “Karşımızdakini anlamamız için onu çok iyi dinlemeliyiz” dedi anne, “yoksa bir sürü karışıklık olur; yanlış işler yaparız, eğer arkadaşımız ile buluşacaksak ve onu iyi dinlemediysek yanlış yerlere gideriz, buluşamayız”. Küçük kız şen bir kahkaha attı; geçen hafta sonu babasıyla alışverişe gittiklerinde annesi ile bir türlü buluşamamışlardı, birbirlerini yanlış yerde beklemişlerdi, onu hatırladı birden. Annesinin boynuna sarıldı, teşekkür etti, kocaman bir öpücük aldı annesi kızından ve küçük kız koşarak odasına gitti, ödevini tamamlamak için.

Küçük kıza ödev olarak verilen “iyi dinleyici olma” konusu ya verilmeseydi? Birisi oturup da “bak kızım şöyle dinlemelisin, böyle dinlemelisin” diye anlatacak mıydı? Hangimize anlatıldı? Biz öğrenmek istersek, o farkındalığa erişmişsek ve eksikliğini hissediyorsak ancak o zaman araştırıp öğrenebiliyoruz; insan ilişkilerinde olmazsa olmaz “etkin dinlemeyi”.  Yukarıdaki annenin söylediklerini uygulamamız yeterlidir etkin dinlemek için; ayrıca kendi küçük anlamı büyük bir kelimeyi daha ekleyerek tam anlamıyla etkin dinleme yapmış oluruz. “Sabır” karşımızdakini sabırla dinleyerek…

Çok sevdiğim bir Nasreddin Hoca fıkrasını da paylaşmak istiyorum.

Nasreddin Hoca bir gün pazarda bir kuşun fiyatını sorar. Bir altın cevabını alınca koşa koşa eve gider, hindisini kaptığı gibi pazara gelir. Soranlara hindinin fiyatını on altın diye söyler. ‘Hocam hindi hiç on altın eder mi?’ diyenlere ‘Niye küçücük kuş bir altın ediyor da hindi on altın etmesin’ der. ‘Hocam o kuş dediğin papağan, marifeti var konuşur’ cevabını alır. Bunun üzerine Hoca ‘Eee bu da hindi baba filozof, hem düşünür hem dinler’ der. 


Servet Duygu CERİTOĞLU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GECENİN IŞIĞI - ŞEBNUR ALTIN