UMUT HEP VAR


Hastane koridorlarında koşarken sedyelerin, tekerlekli sandalyelerin üzerinde bulunan hastalar dikkatini çekti. Aralarında çok ağır makyajlı, peruklu, tırnakları ojeli, uzanmış veya oturan kadınlar gördü. Sonra birden kollarından sarkan hortumları fark etti. İçi burkularak kemoterapiye gelen hastalar olduğunu anladı. Hastaneye yeni geldiği için ilk defa bu insanları görünce şaşırmıştı. Aynı zamanda o insanlara hayranlık duymuştu. Kemoterapinin tüm yan etkilerine rağmen o hastalar iyi görünmek için ellerinden geleni yapmışlardı, yaşamaya dair istek ve umutları vardı…

Şili’deki madencileri yerin 700 metre altında 69 gün ayakta tutan da umuttu…



Türk Dil Kurumunun “umut” kelimesine verdiği tanımlardan birinde  “olması beklenen veya olacağı düşünülen şey, ümit” der.

Endişeli, belirsiz, şüpheli durumlarda hep vardır, umut. Belki de çaresizlikten doğar. Eskiden büyüklerin zor zamanlarda söylediği bir söz vardı: “ gün doğmadan, neler doğar” her zaman aklımdadır. Hep iç rahatlatır, insana nefes aldırır, umut verir.

“Umut kelimesi sizin için ne ifade ediyor, iki kelime ile açıklar mısınız?” diye sorduğumda öyle güzel ve değişik cevaplar geldi ki sizlerle paylaşmak istedim.

Bebek bekleyen bir İngilizce öğretmeni: kalp atışı
Makine mühendisi bir erkek: onsuz yaşanmaz
Yönetici asistanı 1.kadın: yaşama sevinci
Yönetici asistanı 2. kadın: ilkbaharda açan çiçek
Bankacı kadın: devam, mutluluk
Jeoloji Mühendisi erkek: çaresizlik
Bölge müdürü kadın: aydınlık, gelecek
Biyolog kadın: başlangıç, arkadaşının ismi
Yüksek lisans öğrencisi kadın: iş, eski sevgilinin unutulması
Satın alma müdürü erkek: bitmeyen hayaller
Satış müdürü erkek: Yılmaz Güneyin filmi “Umut”
Ofis çalışanı erkek: en sevdiğin hızlı arabaya bir gün sahip olmak
Teknik ressam kadın: yaşama bağlayan tek şey
Doktora öğrencisi Matematik öğretmeni: anın içinden fışkıran güzellik

Yukarıda da gördüğünüz gibi umudun iki kelime ile anlatılamayacağını söyleyen katılımcılarım da vardı. Paylaşımları için onlara çok teşekkür ederim.  

Geçen hafta izlediğim 2009 İsveç yapımı “CARGO” filminin konusu şöyleydi, dünya da artık yaşam kalmamıştır, insanları uzay araçlarına almaktadırlar ve parası olanlar RHEA adı verilen yeni, yaşanabilir bir gezegene gidebilmektedirler. Parası olmayanlar uzay gemilerinde yaşayacaklardır. RHEA’nın gerçek olmadığı, bir simülasyon olduğu anlaşılır ve uzay gemisindeki mürettebatın sert tepkisine karşılık kaptanın savunması netti, “İnsanları hayatta tutacak bir şeye ihtiyaç vardı ve o da umuttu”.

Bir tiyatro oyunun sergilenmesinden önceki çalışmalarda duyulacak olan alkışlardır “umut” ve daha bir istekle çalışmaya başlar insan.

Savaşların, karanlık günlerin, acı çekilen anların, ardındakidir “umut”.  Aldığımız
nefes gibidir, bize can katar, sevinç katar, enerji katar.  
“Bir yerde yaşam varsa orada umutta vardır” diyor Cicero. Her nefes alışımız yeni bir umut.
Bize hediye olarak verilen hayatımızın her anında, taptaze umutların daim olmasını dilerim.

Servet Duygu CERİTOĞLU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GECENİN IŞIĞI - ŞEBNUR ALTIN